“Mersin’de arkeolojik potansiyelin tanıtılması gerekli”




Tarih: 14 Nisan 2021 Çarşamba 15:13


Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, Mersin’deki tarih ve kültür turizm potansiyelinin çok fazla olduğunu fakat bugüne kadar yeterince kullanılmadığına dikkat çekerek, “Kayak, yayla, deniz turizmi değil, bunlar Mersin’e uzun vadede düşünülebilecek turizm türleri ama bizim için önemli olan arkeolojik potansiyelin tanıtılmasıdır” dedi.

Haber- Harun Bor

Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan Mersin’in turizm kenti olma konusunda yeterli şartlara sahip olmasına rağmen turizm kenti olamaması hakkında açıklamalarda bulundu. Arkeolojik olarak birçok kente göre çok fazla potansiyeli olan Mersin’de kentin eksiklikleri hakkında da açıklamalarda bulunan Durukan, bu sorunların giderilebilmesi için de önerilerde bulundu. Gelişmiş ülkelerin ekonomi kaynaklarında turizmin çok önemli bir yerde olduğuna dikkat çeken Durukan, “Turizmin öznesi arkeolojidir. Özellikle Atina, Roma gibi dünyanın en önemli turist çeken cazibe merkezlerinde, arkeolojik alanlarla, sit alanlarıyla siz turistleri çekersiniz. Yani kültür turizmi yapmış olursunuz. Türkiye’de bunu yapan başarılı noktalar da var. Antalya, İzmir, Muğla, Aydın gibi çok girdi sağlayan hatta İstanbul ve Kapadokya’yı da dahil edebiliriz. Türkiye’ye girdi sağlayan çok önemli merkezler var” dedi.

 

“MERSİN’DE YABANCI TURİST SAYISI YOK DENECEK KADAR AZ”

Mersin’in de turizm anlamında diğer şehirlerden bir eksiği olmadığına değinen Durukan, 2019 yılında Antalya’da 16 milyon yabancı turist, Kapadokya’da ise 4 milyon yanacı turist ağırlanmasına rağmen Mersin’de bu sayının 60, 70 binlerde kaldığını belirtti. Durukan, “Yakın çevremize 20 milyon yabancı turist gelip konaklama imkanı bulmuş. 20 milyon yabancı turistin Türkiye’ye bıraktığı para nerdeyse 15, 20 milyar dolar civarında. Bu çok yüksek bir rakam, Mersin’e baktığımız zaman bu dönem gelen turist sayısı 60, 70 bin civarında. Bu rakam yok hükmünde. Bu sayıya Kıbrıs’a gidecek olanlar ya da limana gidecek yabancılardan oluşuyor. Burada akışkan bir turizm söz konusu değil. Bir tarafımızda Antalya bir tarafımızda Kapadokya olan bir yeriz. Adana ve Mersin’in arada bulunduğu Çukurova bölgesi turist çekemeyen bir yer. Adana, Mersin’den daha kötü durumda. Her iki kent turizm kenti olma iddiası çeken yerler ama rakamlar sıfıra yakan. Biz bu rakamları nasıl düzeltebiliriz diye baktığımızda bunun için bir kayak, yayla, deniz turizmi değil, bunlar Mersin’e uzun vadede düşünülebilecek turizm türleri ama bizim için önemli olan arkeolojik potansiyelin tanıtılmasıdır” ifadelerini kullandı.

 

“İNSANLAR GELMEYE BAŞLADIĞI ZAMAN YATIRIMCI DA GELECEK”

Durukan, arkeolojik potansiyelin Mersin’de çok fazla olduğuna dikkat çekerek, “Herkesin bildiği bir arkeolojik potansiyelimiz var bir de herkesin bilmediği bir arkeolojik potansiyelimiz var. Biz çok güçlü bir arkeolojik potansiyeli üzerinde duruyoruz” dedi. Bu arkeolojik potansiyelin kullanılamamasındaki eksikliklere de değinen Durukan, “İki eksiğimiz var; bunları rafine etmemişiz, bunları kendimiz de tanımıyoruz. Bunun için akademik bilgiye ihtiyacımız var, akademik bilgi her şeyden daha değerlidir. Bu kent elinde bir altın madeni bir mücevher ile öylece bekliyor bunu paraya çeviremiyoruz. Etrafımızda 20 milyon turist dolanırken bunlardan sadece 1 milyon yabancı turisti Mersin’e çekebilirsek bu büyük bir rakam olur. İnsanlar gelmeye başladığı zaman yatırımcı da gelecek. Burada en kilit kelime yatırımcıdır. Yatırımcı neden Mersin’e gelmiyor bunu sorma gerekir. Yatırımcı yatırdığı paranın karşılığını bulmak ister. Turist geliyor mu buna bakılır, bunu da görmeyince yatırımcının gelmesi zor olur” şeklinde konuştu.

 

“TARSUS, ATİNA GİBİ BÜYÜK BAŞKENTLERLE KARŞILAŞTIRILABİLECEK BİR YER”

Mersin’deki kültür mirasının prezantabl hale getirilmediğini de belirten Durukan, diğer şehirlerin önüne geçebilmek için birçok kültürel mirasa sahip olunduğunu söyledi. Durukan, “Tarsus’ta sayısız malzeme var. Aziz Pavlus’un doğduğu yer, Kleopatra ve Marcus Antonius’un hikayesi, Çiçero’nun burada valilik yapması, şahmeran efsanesi, Lokman Hekim, Hz. Lokman, Ashabı Keyf, gibi bir sürü hikaye var. Tarsus antik kent olarak da Kız Kalesi gibi yerlerle karşılaştırılacak bir yer değil. Tarsus, Antakya, Roma, Atina gibi büyük başkentlerle karşılaştıracağımız bir yer. Tarsus filozofları ile ünlü bir yer, antik yazarlardan biri der ki Roma’daki Tarsuslu bilginlerin sayısı her yerden fazladır. Arathos gibi bir bilgin var Mersin’de” ifadelerine yer verdi. Yerel yönetimlerin bu konuda eksik kaldığını da sözlerine ekleyen Durukan, bu işin yalnızca üniversitenin gayreti ile olmayacağı belirtti. Son zamanlarda Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Mersin’deki arkeolojik potansiyel ile ilgili çalışmalara başladığını dile getiren Durukan, “Mersin ve Tarsus için çok zaman kaybettik. Birkaç projeyi aynı anda yürütüyoruz, bunların sonuçları hemen beklemek doğru değil, bunlar uzun vadeli çalışmalar. 10 yıl önce başlamış olsaydık şimdi sonuçlarını görmüş olacaktık. Uzun vadeli bakmak lazım. Yabancı turistleri, sporcular dahil olmak üzere ziyaretçileri misafir etmeyi planlıyoruz” diye konuştu.

 

“KİLİKYA YOLU’NDA LİKYA YOLU’NDAN DAHA FAZLASI VAR”

Durukan, yeni projeleri hakkında da bilgi verdi. Kilikya Yolu’nun Mersin Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi ve Zirve dağcılıkla birlikte ortak bir çalışma yaparak başladıkları yeni bir proje olduğuna değinen Durukan, “Likya yolunu andıran bir çalışma ancak bu farklı olacak. Likya yolu 500 kilometre üzerinde bir yol. Topraktan yürürsünüz antik kentlerden geçersiniz ama burada Kilikya Yolu’nda daha fazlası var. Kilikya yolunda üç etaplı bir parkur olarak sayısı artacak. Şimdilik 400 kilometrelik bir parkur hazır son rötuşları yapılıyor” dedi. Durukan Mersin’deki potansiyelin toplumun farkında olmadığını söyleyerek, “Biz bir antik kentin üzerinde duruyoruz şu an. Kim biliyor bunu? Zephyrion diye bir antik kent var Mersin’de. İstasyondan, Dumlupınar Lisesi’ne kadar uzanan kıyı şeridinde biz bu kentin kalıntıları ile karşılaşıyoruz. Dönem dönem yapılan temel kazılarında karşımıza çıkan arkeolojik buluntulardan bunlar somut kanıtlarla açıklanır. Daha geniş bir çevreye de yayılmış olabilir, elimizde somut kanıtlarla konuşuyoruz. Bağkur binasının karşısında temel atılırken çıkan mezar buluntularından, Dumlupınar Lisesi mezar buluntularına kadar uzanan kıyı şeridinde çıkan kalıntılarla bizler bunların yayılım alanlarını biliyoruz. Ama başka bir zaman diliminde başka bir yerde karşılaşırsak bu sınırları ötelemek genişletmek mümkün olabilir” ifadelerini kullandı.

 

“ZEPHYRİON İSMİNİ MARKALAŞTIRMALIYIZ”

“Zephyrionadı çok önemlidir bizim için de marka değer taşıyan bir isimdir” diyen Durukan, “Nasıl ki antik Tarsus üzerine, modern Tarsus oturmuşsa aynı bu şekilde değerlendirebileceğimiz antik çağda Zephyrion kentin üzerinde Mersin kenti oturmuştur. Merkezi de bugünkü opera binası ve çevresi. Bunu çıkan buluntulardan biliyoruz. Bazı inşaat çalışmalar sonucu Atatürk heykeli önünde asfalta yakın yerde bir Amphora çöplüğü çıktı. Bu da oranın bir ticaret merkezi olduğunu ortaya çıkardı. 1980 yıllarında bir jeneratör için kuyu kazılırken bir arkaik bir heykel çıktı ve şimdi Mersin Müzesi’nde sergileniyor. Biz Zephyrion isminden, hikayesi ve mitolojisinden faydalanabiliriz. Bunun bir turizm malzemesi olarak dönüştürebiliriz. Zephyrion, Zephyros mitolojide batı rüzgarı anlamına gelir. Hakim rüzgarların batıdan esmesi nedeniyle bu ismi almıştır. Biz Mersin’de batı rüzgarları topraklarında yaşıyoruz. Biz bu ismi markalaştırmalıyız, bunları hediyelik eşya olarak sunmalıyız. Adana’da, Mersin’de ve yurtdışında Zephyrion’a ait parçalar var bunu biliyoruz. Zephyrion’un merkezinin Yumuktepe olduğunu ve daha sonra kıyıya taşındığını bilmek gerekir. Antik çağda Zephyrion kenti akan Müftü Deresi’nin batısında konuşlanmıştı ve batıya doğru kıyı şeridinde birçok arkeolojik malzeme olduğunu gezginler aktarmış vaziyette. Bunlara bakıldığında biz Mersin’de arkeolojik potansiyelin ne kadar farkındayız sorusunun cevabı ortaya çıkıyor” diyerek Mersin’deki tarihin  daha çok kullanılması gerektiğini vurguladı.

 

“TARSUS’U PARLATAMADIK BUGÜNE KADAR”

Markalaşmanın ve bunu kullanmanın önemine de değinen Durukan, “Bu durumu faydamıza çevirebiliriz. Zephyrion hikayesini satmalıyız, Mersin’le ilgili bir hediyelik eşya bulmak zor, neden Aspendos ile ilgili hediyelik eşyalar Mersin’de satılıyor?  Mersin’i anlatan bir magnetimiz bile yok. Zephyrion ilgili hediyelik eşyalar üretmeliyiz. Bir başkası değil bizler yapmalıyız. Emek, bilgi gerekiyor.

Ev ödevimizi yaptığımız zaman yatırımcıların dikkatiniz çekeceğiz. Tarsus’ta Aziz Pavlus ile ilgili bir müzemiz yok ve dünya çapında biri. Yabancı biri Tarsus’u bilir ama Mersin’i bilmiyor. İncil’de Aziz Pavlus Tarsus’lu olduğunu söylemiş. Tarsus’u parlatamadık bugüne kadar” şeklinde konuştu. Herkesin bugüne kadar iyi niyetli bir şeyler yaptıklarını ama ekip ve planlama ile başarının sağlanacağının da altını çizen  Durukan, “Planlama yapmadan bu işler yolunda gitmez. Ekip içerisinde akademisyenler, sanat tarihçileri ve arkeologlar olmalı. Meslektaşlarımızdan ekip kurarak Büyükşehir Belediyesi, MTSO, Valilik gibi katılımlarla bu işi yapabiliriz. Bu kurumların bir araya gelmesi gerekir. Turizm futbola benzer, herkesin bir fikri var, bu saplantıdan kurtulmak gerekir. Bu işin bir ilimi vardır ve kurulacak ekiplerle başarılı olmalı şansımız artar. ‘Karanlığa kurşun sıkmaktansa, bir mum yak’ der Konfüçyüs. O mum ekiptir, biz karanlık yerine bir mum yakmalıyız” dedi.

“MERSİN’DE BİNE YAKIN TESCİLLİ ALAN VAR”

Soli’nin de Mersin için önemli bir değer olduğunu belirten Durukan, bugün oranın büyük bir kısmının kaybedildiğini dile getirdi. Durukan, “Akdeniz’in korunmuş limanı orasıdır. Denizin çekilmesi ile bu liman ortaya çıkmış oldu. Akdeniz’de Tunus’taki Kartaca’dan sonra en iyi korunmuş limandır denilebilir. Ama bir yol var orada ve müdahale edilemiyor, insanların vakit geçirdiği, çocukların top oynadığı ve bazı sürücülerin eğitim aldığı yerde bir liman var. O noktanın arkeolojik değeri kadar turistik değeri çok önemlidir. Mersin’in en önemli değerlerinden biridir Soli. Mersin’de bine yakın tescilli alan vardır. Bunlar sit alanı, bunların hepsini turistin üzerine atamayız. Bazı özel alanları seçip rafine etmemiz gerekir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapmak istediğimiz projeler için izin istediğimizde bize olumsuz cevap veriyor genel olarak. Kız Kalesi ile ilgili bir kazı çalışması için izin alamadık ve gerekçeyi de ‘Şu anda orada bir kazı çalışmasına ihtiyaç hissedilmemektedir’ denildi. Bu konuda Mersin mağdur oluyor. Bakanlıktaki birkaç bürokratın iki dudağına bırakmak ne kadar doğru bilmiyorum. Mersin lobisi bu konuda zayıf, buna lobi olarak baskı yapılmalı, ellerimizde projeler var” diyerek konuşmasını sonlandırdı.


Etiket:


Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  GAZETEMİZ
 
 
  BASIN İLAN
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 

Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinhakimiyet.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. mersinhakimiyet.com basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA