Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte yerli ve yabancı turistler soluğu Mersin’de almaya başladı. Doğal güzelliğinin yanı sıra birçok tarihi eseri ve ören yerlerini de içinde barından Mersin’de Kız Kalesi, Cennet- Cehennem Obruğu ve Kanlı divane üçlüsü kademeli normalleşme ile birlikte ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.
Haber- Gizem Konucu
Mersin, doğal güzelliklerinin yanı sıra önemli tarihi yerlere de ev sahipliği yapıyor. Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte yerli ve yabancı turistler Mersin’e akın ederken, tarihi ve turistik yerlere de ilgi yoğun oluyor. Kademeli normalleşme ile birlikte şehirlerarası yasakların ve cumartesi günü yasağının kalkması, hızlı bir aşılanma süreci ile birlikte vatandaşlar kendilerini doğanın güzelliklerine bırakmış durumda. Mersin; deniziyle, doğasıyla, tarihiyle, yeme-içme kültürüyle de insanların tüm isteklerini tek bir çatı altında toplayan bir şehir. Mersin denilince akıllara ilk gelen, Mersin ile bütünleşmiş ve simgesi haline gelmiş Kız Kalesi’dir. Kız Kalesi’ne gelen turistler ise mutlaka Cennet- Cehennem, Kız Kalesi ve Kanlıdivane üçlüsünü ziyaret ediyorlar. Birçok efsaneyi içinde barındıran, MÖ. 3. Yüzyılda kurulan Kanlıdivane’de ise şu günlerde yoğunluk yaşanıyor. Havanın ısınmasını fırsat bilen yerli ve yabancı turistler soluğu bu üçlüde alıyor. Vatandaşlar, tarihi bir gezi yaparken, denizin ve doğanın da tadını çıkarıyorlar. Mersin’in Erdemli İlçesi’nde yer alan merkeze 50 kilometre, Erdemli’nin Ayaş Mahallesi’nden ise 3 kilometre kuzey tarafında yer alan Kanlıdivane, ziyaretçilerini geçmişe götürüyor.
KANLIDİVANE EFSANELERİ
Kanlıdivane, Fransız gezgin olan Victor Langlois tarafından 19. Yüzyıl ortalarında keşfedilmiştir. 1970’li yıllarda kazılarla ortaya çıkan Kanlıdivane’nin ilk verilerine göre kent Helenistik Dönem’den, Geç Antik Dönem’e kadar (M.Ö.2-M.S. 7.yüzyıllar arası) kesintisiz yerleşme gördüğü anlaşılmıştır. Kent doğal bir çökük şeklinde geniş bir obruk etrafında kurulmuştur. Kanlıdivane’nin ismi ile alakalı ise iki ihtimal var. Kanlıdivane’nin adının “kanlı” kısmının kentin antik ismi olan Kanitellis'ten ya da obruğun içinde yağmur sularıyla toprak rengine bulanan kabartmaların kırmızıya çalan renginden, "divane" kısmının ise burada dağınık olarak yaşayan Türkmen topluluklarının zaman zaman divan adı verdikleri toplantılarından olabileceğidir. Kanlıdivane ile alakalı diğer bir rivayet ise Roma döneminde Kanlıdivane’deki obruğun içine suçlular atılarak hayvanlara yem edildiğinden kaynaklı isminin bu şekilde olduğu söylenmektedir. Bir diğer Kanlıdivanerivayeti ise, yağan yağmur suyunun bu bölgedeki kırmızı renkli toprakla birleşerek boyadığı obruğun duvarları. Kanlıdivane antik kentinin en önemli özelliklerinden biri ise uzun dönem zeytin işleme atölyesi olarak kullanılması. Bu atölye kalıntıları dönemin ticaretini ve tarım özelliklerini de yansıtıyor. Zeytinyağı atölyelerinin Genç Antik döneme ait olduğu, atölyenin üzerine ise sonraki evrelerde geleneksel köy evlerinin yapıldığı belirtilmiştir. Atölyedeki yapılar yaklaşık 10 metre x 7 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır. Kuzey duvarı anakaya üzerinde yükselir. Duvar üzerinde ahşap pres kalas yer almaktadır. Her iki yanında anakayayaoyularak oluşturulmuş taş destekler vardır. Yapının içerisinde zeytin kırma ve presleme için kullanılan taş toplama tankı, mortar formlu kırma teknesi ve vida ağırlık taşı tespit edilmiştir. Geleneksel Köy Evleri ise tek katlı, yan yana iki yaşama mekanından oluşmaktadır. Köy evinin çatısı, yakın çevredeki benzer dönem geleneksel kırsal evlerde olduğu gibi düz ve toprak dam şeklindedir.
OBRUKTA HRİSTİYANLIK MERKEZİ KURULMUŞ
Kanlıdivane günümüzde akustiğinin iyi olmasından kaynaklı müzik festivalleri gibi etkinliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Olba Krallığı'nın kutsal yerleşim yeri olan kentin tarihi MÖ 3. yüzyıla kadar gitmektedir. İlk kez Helenistik Dönem'de yerleşim gören kent Roma ve Geç antik dönemlerde en yoğun dönemini yaşamış ve MS 4. yüzyılda en parlak dönemini yaşamıştır. Obruğun büyüklüğünden ötürü tanrısal olduğu düşünülmüş ve kent tarihi boyunca dinsel bir merkez olmuştur. Bizans İmparatoru II. Theodosius burada kutsal bir Hıristiyanlık merkezi kurmuştur. Kentin çevresinde bulunan obruğun içerisinde ise Armaronzas ailesine ait kaya kabartması bulunmaktadır. Kabartmanın yanında yer alan yazıtta da ailenin isimleri yazmaktadır. Obruğun batı duvarlarında ise Kilikya askeri olduğu düşünülen bir savaşçı kabartması yer almaktadır. Kabartmanın altında bulunan yazıt, MS. 1. Yüzyılı işaret etmektedir. Stilistik açıdan son derece yerel olan bu kabartmalar yine de Genç Helenistik Dönem unsurları da göstermektedir.
GÜNÜMÜZE KADAR ULAŞAN EN ESKİ YAPILARDAN BİRİ
Aba’nın Anıt Mezarı Kanlıdivane’nin en görkemli anıt mezarlarından birisidir. Roma dönemi tapınakları tipinde yapılmış olan bu anıt mezar; kapı üzerindeki yazıta göre, Aba adlı bir kadın tarafından kendisi ve kocası Arios adına yapılmıştır. Mezarın M.S. 2. Yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Obruğun etrafındaki ana yerleşim yerinde ise kesme taştan yapılmış bazilikalar, caddeler, kaya mezarları, sarnıçlar yer almaktadır. Yerleşim yerinin güneybatısında MÖ 2. yüzyılda inşa edildiği düşünülen kule kentteki günümüze kadar ulaşan en eski yapıdır. Kitabesinde yazdığına göre kule, Tanrı Zeus için rahip krallardan OlbalıTarkyaris'in oğlu Teukros tarafından yaptırılmıştır. Obruğun çevresindeki bazilikalar ise 4. yüzyıl sonları ile 6. yüzyıl ortaları Bizans dönemi eserleridir.
|