’Gözne Evleri’ kitabını kaleme alan Akademisyen Ayşen C. Benli, taş ve ahşap yapıların daha sürdürülebilir olduğunu vurguladı. Benli, yayla evlerinin aslına uygun bir şekilde korunabilmesi için yerel yönetimlere çağrıda bulundu.
Haber- Emrah Birgül
Akademisyen Ayşen C. Benli'nin yürütücülüğünde 7 akademisyen yayla evlerini inceledi. Evlerin yapıları üzerine çalışma yürütüp planlarını çizen ekip, ortaya bilimsel araştırma projesi çıkarttı. Ayşen C. Benli'nin kaleme aldığı 'Gözne Evleri' adını taşıyan kitap yayımlandı. Toros Üniversitesi Güzel Sanatlar, Mimarlık ve Tasarım Bölümü'nde Öğretim Üyesi Ayşen C. Benli'yle hem Gözne evleri hem de kitap üzerine konuştuk.
MERAKI, 'DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ' İLE BAŞLADI
Toros Üniversitesi'nde 9 yıl İç Mimarlık Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Ayşen C. Benli, şu anda hem İç Mimarlık hem de Mimarlık bölümlerinde derslere girdiğini belirtti. Öğretim Üyesi Benli, doğaya ve çevreye büyük ilgi duyduğunu vurguladı. Uzun yıllar doğa yürüyüşü ve dağcılık sporuyla ilgilendiğini belirten Benli, "Daha önce İzmir'deydim, ondan önce de Ankara'daydım. Ankara ve İzmir'de doğa yürüyüşleri ve dağcılık etkinliklerine katılıyordum. 2013'ün Aralık ayında Mersin'e geldim. Burada da doğa yürüyüşlerine katıldım ve birçok yaylayı gezdim. Oradaki evlerin fotoğraflarını çektim. Tabi mimar olduğum için o tarihi doku ve geleneksel yapılar ilgimi çekti. Bu çalışmaya da onların fotoğraflarını çekerek başladım" diye konuştu.
'GÖZNE EVLERİ' İÇİN KOLLARI SIVADILAR
Daha sonra ortaya bilimsel bir çalışma çıkartmak için kolları sıvadıklarını anlatan Benli, "'Bunu bir araştırma konusu yapalım' dedik ve 7 öğretim üyesiyle birlikte benim yürütücülüğümde bu işe başladık. Okuldan da destek aldık. Bilimsel araştırma projesi olarak hazırladık. Gözne'yi seçtik. Aslında önce daha fazla yaylayı seçmiştik. Sonra hem bütçemizin hem zamanımızın bu kadar yaylaya yetmeyeceğini anladığımız zaman 'Gözne'yi alalım' dedik. Hem ulaşım açısından daha rahat bir de tarihi olarak da Mersin açısından daha bir önemi olduğunu gördük. İlk başta çalışmamız içerisinde Çamlıyayla da vardı. Hatta kıyı kasabalarını, Silifke'yi bile yazmıştık. Sonra konumuz sadece Gözne oldu" dedi.
YAPILARI 3 TİPE AYIRDILAR
Ayşen C. Benli'ye "Evleri incelediğinizde dikkatinizi çeken şeyler neler oldu" diye sorduğumuzda, şu yanıtı verdi; "Biz, yöresel yapım malzemelerinin sürdürülebilirlik açısından insan yaşamına daha uygun olduğundan yola çıktık. Bizim amacımız da o. 'Sürdürülebilirlik açısından bu geleneksel, yerel mimarlığın önemini' vurgulamak. Zaten daha önce bir ön araştırmamız vardı. Orada kuzey cephesinde, batı ve doğu cephesinde iki kat yüksekliğinde taş duvar çıkıldığını, ara katların ahşap yapıldığını, terasın da ahşap olduğunu bir şekilde gözlemlerimizle biliyorduk. Tabii ki onu daha fazla araştırdığımız zaman o yapım tekniğinin ayrıntılarını da görmüş olduk. Evlerin güneyi açık, kuzeyi, doğusu ve batısı da kapalı. Zaten yapıları 3 tipe ayırdık. Biri geleneksel tip; çardak tipi. Biri yarı çardak. Biri de sofalı ev tipi. O da daha sonradan gelişmiş. Böyle iç sofalı bir tip. Daha sonradan yapılmaya başlanmış. Ondan sonra yarı karma inşaatlarla; yani yarı yığma yarı yeni teknolojiyi kullanmışlar."
EVLERİN PLANLARINI ÇIKARTIP RÖPORTAJLAR YAPTILAR
Evlerin daha sonra betonarme tiplere dönüştüğünü sözlerine ekleyen Benli, "Onları da 3 ayrı tipe ayırarak kategorize edip araştırdık, evlere gidip evlerde yaşayanlarla röportajlar yaptık. Evlerin iç ölçülerini aldık. Röle, plan ve kesitlerini çıkarttık. Bunları hep yerinde ölçerek yaptık. Yani birileri o evin hazır planını veremedi. Çünkü onların çoğu yerel ustalarla yapıldığı için planlarını biz çıkarttık" dedi.
YAPILARIN ARKASINDAKİ 'BİLGİ VE BİRİKİMİ' GÖZLEMLEDİLER
Yerel halkın Gözne'deki tüm faktörleri göz önüne aldığını, ustaların da buradan yola çıkarak yapıları ortaya çıkarttığını belirten Benli, "Planı çizilmiyor ama o yerel ustaların, oradaki eski yerel halkın belli bir birikimi var. O doğanın, rüzgarın, nemin, güneşin bakış açısının durumuyla ilgili genel bir bilgileri ve sağduyuları var. Zaten ona göre yapıyorlar. Bilmeden çıkmış yapılar değil. Onun altında bir bilgi var. Yüzyıllara dayalı bir bilgi var onun arkasında. Yani çizilerek yapılmıyor, yerinde yapılıyor ama arkasında bir bilgi ve sağduyu var zaten" diye konuştu.
ÇALIŞMA SIRASINDA BÖLGENİN TARİHİNE DE EĞİLDİLER
Çalışmalar sırasında bölgenin tarihçesine de eğildiklerini vurgulayan Benli, "Zaten hiçbir zaman bir konuya girdiğimizde sadece o yapıyla uğraşmıyoruz. Biraz o çevrenin coğrafyası, tarihi ve o tür verileri de öğrenmeye çalışıyoruz. Çünkü onlar da insan yaşamını etkileyen şeyler. Onlar da o çevrenin biçimlenmesini etkileyen şeyler. Aslında orada ilk yaşam yayla olayı olarak başlamış. Hayvanların bu kadar sıcak bir ortamda dayanamayıp yukarı çıkmaları ve orada yaylaya yerleşmeleriyle başlamış ama daha sonradan yazın sıcağını, nemli havasını burada geçiremeyen insanların yayla evi edinmesi, biraz o da işin içine girmiş. Yani şu anda biraz hayvancılık ve tarım daha ikinci plana itilmiş, yaylacı olanlar daha fazla diyebiliriz. Şu anda Gözne'nin yerel halkı çok fazla hayvancılıkla uğraşmıyorlar artık. Varsa da bir iki tane inekleri veya koyunları var. Gözne'nin içinde, merkezinde pek hayvancılıkla uğraşan kalmamış gibi bir şey" ifadelerine yer verdi.
GÖZNELİLER'İN DE ARTIK MERKEZE YERLEŞTİĞİNİ SÖYLEDİ
Gözne'nin yerel halkının da artık Mersin'in merkezinde ev sahibi olmaya başladığını sözlerine ekleyen Benli, "Aslında bu biraz da ülkemizin durumuyla ilgili. Yani köylerdeki ve küçük yerleşim yerlerindeki okulların taşımalı eğitime başlamasıyla, orada sadece belli okulların yani ilkokul ve ortaokulun kalmasıyla oradaki yerel halk da kendi çocuklarını daha iyi okutabilmek için merkezde ev edinmişler. Yani Gözne'nin yerel halkı da merkezde oturmaya başlamış. Sadece yaylacılar değil, Gözneliler de Mersin'de ev edinmiş. Devamlı kalan bir halk var ama onlar da belli bir yaşın üstündeki bir grup. Yaşlı olan büyükler var. Çoluklarını, çocuklarını artık büyütüp evlendirmiş olanlar. Öyle kalan bir kesim var" dedi.
MEVCUT YAPILAR NEDEN KORUNAMADI?
Yerel halkın artık mevcut mimariyi koruyamadığını vurgulayan Benli, "Koruyamama nedenleri olarak da o ustaları bulamadıklarını gösteriyorlar. Yani o ahşap ve taş işçiliğini yapacak ustaların artık bulunamadığını söylüyorlar. Aslında istense bir şekilde bulunur ama belki çok maliyetli olabilir. Çoğu dönüştürüyor yapısını. O ahşap dikmelerin çevresine betonarme ya da çelik destek koyarak, üzerini kaplayarak dönüştürüyorlar. Aslında bu ülkemiz için genel olarak üzücü bir konu. Örneğin ben Asya'ya da gittim; Nepal'e gittim. Avrupa'da da kentler dolaştım. Amerika'ya da gittim. Orada geleneksel dokularını, tarihi dokularını yerinde koruyorlar. Tekrar onarmak için zaten belediyelerin de o tarz yönetmelikleri var; hangi sistemle yapılacağı üzerine. Aynı biçimde yapıyorlar. Öyle olduğu için o tarihi dokularını da korudukları için birçok çevre aslında turistik değer de kazanıyor. Yani onlar da aynı şekilde korunarak sağlıklı yapılar durumuna getirilebilirdi. Turistik olabilirdi. İşlevi değiştirilerek birçok amaçla değerlendirilebilirdi. Mesela merkezdekiler kafe olabilirdi, hediyelik eşya satan dükkanlar haline getirilebilirdi, butik oteller haline getirilebilirdi" ifadelerine yer verdi.
BENLİ, KİTABI YEREL YÖNETİMLERE DE GÖNDERDİ
Türkiye'nin bazı bölgelerinde bu tür çalışmaların yapıldığına dikkat çeken Benli, "Örneğin İzmir'de Çeşme ve Ildır'da bu tür şeyler yapılmış. Safranbolu'da var. Birazcık Bursa Cumalıkızık'ta var. Yani yapılan yerler var ama burada, Mersin çevresinde bunun yapılmadığını görmek de biraz beni bu çalışmaları yapmaya itti. Zaten amacımızda da yazıyor; bunu yerel yönetimlere de ulaştırmak. Zaten birçok kütüphaneye de götürdüm. Bunu Toroslar Belediyesi'ne, Mersin Büyükşehir Belediyesi'ne, Milli Kütüphanelere, üniversite kütüphanelere; birçoğuna bağışladım ki yerel yönetimlerin de bunun farkına varıp, bir şekilde koruma altına alınıp ya da korunarak turistik bir görünüme kazandırılmasını amaçladık. Çünkü günümüzdeki yapılara çevrildiğinde, sıradanlaşıyor. Bir özelliği kalmıyor" diye konuştu.
BENLİ'YE 'PREFABRİK EVLERİ' SORDUK
Taş ve ahşap yapıların 'sürdürülebilirlik' açısından daha uygun olduğunu vurgulayan Benli, "İnsan sağlığı açısından da sürdürülebilirlik açısından da elverişli yapılar bunlar. Mesela klima kullanmanız gerekmeden serinletebiliyorsunuz, ısıtabiliyorsunuz bu yapıları. Bu evlerde klima kullanmak gerekmiyor. Ama betonarme yaparlarda gerekebiliyor. Çünkü onların duvarları briketten yapıldığı için taş duvar gibi içerideki ısıyı korumuyor, geçiriyor ve bu sefer klima çalıştırmaları gerekiyor. Bir de bu yıkıldığı zaman doğaya karışan bir malzeme. Beton yapıyı yıktığınız zaman, o briketleri yıktığınız zaman doğaya karbon ayak izi bırakıyorsunuz. O doğa kendini dönüştüremiyor, insan sağlığına zararlı malzeme bırakıyorsunuz" diye konuştu. Benli, "Son zamanlarda hızla artan prefabrik yapılar hakkında ne düşünüyorsunuz" şeklindeki sorumuza ise "Onları ben çok incelemedim açıkçası. Tipolojilerini çok incelemedim. Yöreye uymayan mimarileri ben çok uygun bulmuyorum. Yörenin özelliklerine uyacak biçimde olursa daha iyi olur tabi" ifadelerine yer verdi.
YEREL YÖNETİMLERE ÇAĞRIDA BULUNDU
Bu kapsamda yerel yönetimlere çağrıda bulunan Benli, şunları söyledi; "Ellerinde kalan bu geleneksel çardak evlerini olduğu gibi koruyabilmek için belki o evlerin sahiplerine belli bir destek verilebilir. Çünkü birçoğu aslında durumu olmadığı için olduğu gibi onarmak yoluna gidemiyor. 'Hiçbir şekilde çivi çakamazsınız' gibi bazıları zaten sit durumuna gelmiş. Onlara bir destek verip, belki o onarım konusunda yerel yönetimler bir seferber olabilir. Yani Toroslar Belediyesi, Mersin Büyükşehir Belediyesi. Öyle bir destek seferberliği başlatılabilir. Çamlıyayla için de geçerli. Çamlıyayla'dan örneğin Gözne'den daha çok kalmış geleneksel yayla konutu var. Belki orası için çok geç kalınmayabilir. Gözne'de de mevcut kalanlar kurtarılabilir. Yerel yönetimlere bu söylenebilir. Çünkü taş ve ahşap insan sağlığı için, gelecek kuşaklar için, bu iklim ısınması ve çevre felaketleri açısından doğaya zarar vermeyen yapı özellikleri taşıyor. Ama şu anki teknolojiyle yapılan yapıların hepsi küresel ısınma, iklim değişikliği, çevre sorunlarına yol açan yapı türleri. Bunlar öyle olmadığı için bunlar daha konforlu hale getirilebilir."
STK'LARA 'GEZİ' ÖNERİSİNDE BULUNDU
Sivil toplum kuruluşlarının da bölgeye geziler organize edebileceğini belirten Benli, "Halkın gidip gezmesi açısından da belki örneğin İçel Sanat Kulübü gibi kulüpler bunda bir öncülük yapabilir. Çünkü onlar geziler düzenliyor. Örneğin böyle yayla yerleşimlerine de düzenleyip o çevrede dolaştırabilir. O tür sivil toplum kuruluşlarına belki bir çağrı yapılabilir bu konuda" dedi.
BENLİ, KİTABIN İÇERİĞİNDEN BAHSETTİ
Benli, son olarak kitaptan bahsederek; "Kitapla ilgili biz önce coğrafyasını araştırdık. İklim özelliklerini araştırdık. Sonra tarihini araştırdık. Tarihinin çok bağlantısı var Mersin'le. Çünkü bu Kurtuluş Savaşı zamanı Adana ve Mersin tarafı Fransızlar tarafından işgal edildiğinde o bölge buradaki halkın sığındığı, gidip orada uzun bir süre yaşadığı bir yer. Valilik bile gitmiş oraya. Kuvvayi Milliye'nin karargahı oradaki o kalenin çevresinde kurulmuş. O yönden önemli. Sonra evlerin tipolojileri var tabi. O geleneksel evleri 3'e ayırdık. Sonra da günümüzde yapılan evleri de geleneksel evler, karma evler ve betonarme evler diye sınıflandırdık. Belli özellikleri taşıyanların içerisinde yaşayanlarla görüştük. Onlarla 19 soruluk bir röportaj yaptık. Gözne'yle ilgili bilgisine başvurduğumuz kişiler de var. Örneğin Şinasi Develi'nin vefatından 2 yıl önce herhalde onunla son röportajı biz yaptık. Bu 19 soruyu ona da yönelttik. O tabi çok daha fazla bilgi aktardı" ifadelerine yer verdi.
|