“Korkudan ve şiddetten uzak bir hayat, tüm kadınların hakkıdır”
Tarih:
25 Kasım 2020 Çarşamba 17:58
Mersin Kent Konseyi Kadın ve Siyaset Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Mersin Kent Konseyi Binası önünde pandemi koşullarına uygun bir basın açıklaması yaptı.
Mersin Kent Konseyi Kadın ve Siyaset Komisyonu sözcüsü İlksen Sorguç Dinçer: “Tüm dünyada ve Türkiye'de COVID-19 salgını nedeniyle eve kapanma dahil hayatı altüst eden ciddi bir krizin içinde yaşıyoruz. Kadınlar bu krizin de en yüksek bedel ödeyenleri arasında” dedi.
Kadın yoksulluğu, kronik kadın işsizliği, hayatın her alanında artan kadına karşı şiddetin altını çizen Dinçer, “Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü, kadın cinayetlerinin cins kırım boyutuna vardığı ülkemizde 2021 bütçesini tartışıyoruz ama kadına karşı şiddeti önlemeye yönelik herhangi bir iktidar politikası ve buna ayrılmış bir bütçe göremiyoruz. 1 Ekim'den beri TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un içinde kadınlar, kadına karşı şiddet ya da İstanbul Sözleşmesi geçen herhangi bir demeci, çabası, girişimi ve hatta vaadi yok. 1-15 Ekim tarihleri arasında TBMM Genel Kurulu'nda kadın cinayetlerinden ve İstanbul Sözleşmesi'nden söz edilen sürenin 57 saniye, 16 Ekim- 15 Kasım tarihleri arasında TBMM Genel Kurulu'nda konuşan 96 milletvekilinden sadece 9'u ‘kadın’ sözcüğünü kullandı. 54 kanun teklifinden kadınların payına yalnızca 1 tane düştü, 836 soru önergesinden ancak 8'i kadınlarla ilgiliydi. Kabul edilen kanunlarda kadının adı hiç yoktu. 27 meclis araştırma önergesinden sadece 2'si kadın içindi. Mecliste yapılan 90 basın toplantısından sadece 3'ü kadınların yaşadığı sorunlara değindi” şeklinde konuştu.
“KADIN CİNAYETLERİNİ ÖNLEYECEK BİR RİSK DEĞERLENDİRME BİRİMİ BİLE KURULMUYOR”
İktidarın Kadınlara yönelik şiddeti önlemek için etkili hiçbir politikayı yürürlüğe koymadığını savunan Dinçer, “Kadın cinayetlerini önleyecek bir risk değerlendirme önleme birimi bile kurmuyor. Başta 6284 sayılı Şiddet Yasası ve İstanbul Sözleşmesi olmak ürere var olan yasaları ve sözleşmeleri uygulamıyor. Kamuoyunu oyalamak için yeni yargı reformlarından söz ediyor, ancak yıllar önce yapılmış reformları bile hayata geçirmiyor. Örneğin, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Yasası'nın 96. maddesi kadına karşı sistematik şiddeti eziyet olarak tanımlamaktadır. İşkenceyi kamu görevlileri yapar, eziyeti herkes yapabilir. TCK'ya göre işkence ve eziyet arasındaki tek fark budur. Kadınlar aile içinde ya da dışında (1570 ayrı telefondan taciz ve tehdit edilen kadın örneğinde olduğu gibi ısrarlı takip mağduru olarak) yıllarca sistematik şiddete maruz kalıyor, TCK'nın 96. maddesi bir türlü uygulanmıyor ve saldırganlar bu şiddet eylemlerine devam ediyor. Yasaları hayata geçirmekle yükümlü bakanlar ise failleri ayıplamakla yetiniyor” ifadelerini kullandı.
“GÜVENLİ BİR HAYAT TÜM KADINLARIN HAKKIDIR”
Kadına karşı sistematik şiddet eziyettir, işkencedir diyen İlksen Sorguç Dinçer, “Devlet kendisi işkence yapamayacağı gibi, vatandaşların birbirine işkence yapmasını da önlemekle görevlidir. TCK'nın ‘Eziyet’ başlıklı 96. maddesi son derece açıktır. Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Kadına bu işkenceyi uygulayan eşi, ya da ailesinden biri ise, bu suçun cezası üç yıldan sekiz yıla kadar hapistir. Bu işkence sırasında hakaret, tehdit, fiziksel şiddet, tecavüz her bir eylemin de ayrıca cezalandırılması gerekir.
Birleşmiş Milletler CEDAW Komitesi’de, 14 Temmuz 2017'de kabul ettiği 35 No'lu Genel Tavsiyede ‘Kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddet, tecavüz, ev içi şiddet veya zararlı uygulamalar da dahil olmak üzere belirli durumlarda işkence veya zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele anlamına gelebilir’ demektedir. Türkiye bunu 15 yıl önce yasa hükmü haline getirdiği halde, TCK'nın 96. maddesi uygulanmamaktadır. Tek taraflı ısrarlı takip de dahil olmak üzere kadına karşı sistematik şiddet söz konusu olduğunda TCK'nin 96. maddesinin etkin bir biçimde uygulanması için tüm yetkilileri göreve çağırıyoruz. Korkudan ve şiddetten uzak, güvenli bir hayat tüm kadınların hakkıdır” dedi.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN UYGULANMASI İÇİN 12 ADIM!
Kadına karşı şiddeti önlemek için ceza kanunlarını uygulamanın yetmeyeceğinin altını çizen Dinçer, “Kapsamlı ve bütüncül politikalar uygulamak gerekir. Bu nedenle tüm yetkilileri bu konudaki en kapsamlı yasal dayanak olan İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması için Avrupa Konseyi'nin belirlediği ve EŞİK olarak Türkiye'ye uyarladığımız 12 adımı hayata geçirmeye davet ediyoruz. Kadına karşı şiddetin önlenmesi ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için 12 adım: Ayrımcılık ve şiddeti kınayın, suç olduğunu açıklayın. Şiddeti önlemek için tedbir alın. Şiddete karşı destek mekanizmaları oluşturun. Risk altındakileri koruyun. Yasaları uygulayın. Polis, savcılık hizmetleri ve yargının etkinliğini artırın. Adli işlemlerde mağdurları destekleyin ve koruyun. Kapsamlı ve eşgüdümlü politikalar tasarlayın. Sığınmacılar konusunda özenli davranın. Çocukların özel ihtiyaçlarını karşılayın STK'ları destekleyin. Şiddet verilerini toplayın, araştırmaları destekleyin” şeklinde konuştu.
Daha sonra bir araya gelen kadınlar sırasıyla İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için oluşturulan 12 maddelik bildiriyi okudu. O maddeler ise şöyle;
“Ayrımcılık ve şiddeti kınayın, suç olduğunu açıklayın: Kadına karşı şiddetin insan hakları ihlali olduğunu; ekonomik, politik, toplumsal tüm alanlarda kadınlarla erkekler arasında yüzyıllardır süren eşitsiz güç ilişkilerinden kaynaklandığını; sistematik olduğunda işkence ve insanlığa karşı suç olduğunu kabul edin.
Şiddeti önlemek için tedbir alın: Eğitim, öğretim ve farkındalık artırma faaliyetleri ile kadınların güçlenmesini sağlayarak, erkekleri ve erkek çocukları sürece dahil ederek; cinsiyetçi rolleri, kalıplaşmış tutum ve davranışları değiştirmek üzere eğitim kurumları, medya ve özel sektörle yeni ortaklıklar oluşturarak ve uygun diğer tüm yolları kullanarak şiddeti önlemeyi hedefleyin.
Şiddete karşı destek mekanizmaları oluşturun: Kadına yönelik her türlü şiddeti kapsayan, 7/24 çalışan, ücretsiz bir AloŞiddet yardım hattı, her semtte kadın danışma merkezleri, her 100 bin nüfusa en az bir sığınak, her 200 bin nüfusa en az bir cinsel şiddet kriz merkezi; şiddet mağdurlarına yönelik tıbbi, psikolojik ve hukuki danışmanlık hizmetleri; barınma, iş bulma, kreş ve maddi yardım gibi destekler sağlayın.
Risk altındakileri koruyun: Özellikle can güvenliği riski olan kadınları acil durum engelleme, sınırlama ve koruma kararları ile koruyun. Kadın cinayetlerini önlemek için risk değerlendirme ve yönetim birimleri kurun.
Yasaları uygulayın: Ekonomik ve psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, ısrarlı takip, cinsel taciz, tecavüz dahil cinsel şiddet, zorla evlendirme, eziyet gibi suçlara ilişkin caydırıcı cezalar uygulanmasını da içerecek politikalar uygulayın; kamuoyu farkındalığı yaratarak bu suçların yaygınlaşmasını önleyin.
Polis, savcılık hizmetleri ve yargının etkinliğini artırın: Kadına karşı şiddet olguları ile ilgili olarak yeterli sayıda ve ağırlıkla kadın olmak üzere meslek içi eğitimden geçirilmiş kolluk ve yargı üyesi görevlendirilmesini sağlayan, sistemin performansını artırın ve denetleyin. Kültür, gelenek, din ve sözde “namusun” şiddet eylemlerine bahane olarak ileri sürülemeyeceğini; cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği dahil kimseye ayrımcılık yapılamayacağını rehber ilke olarak almalarını sağlayın.
Adli işlemlerde mağdurları destekleyin ve koruyun: Yargılama boyunca mağdurları güçlendiren önlemler alın; davanın genel gidişatı ve kendisinin süreçteki rolü hakkında bilgi sahibi olmasını, faille yüzleşmek zorunda kalmadan dinlenmesini ve kanıt sunmasını sağlayın.
Kapsamlı ve eşgüdümlü politikalar tasarlayın: Mağdurlar ve failler ile düzenli irtibat halinde olan eğitim, sağlık, hukuk, sosyal hizmet vb alanlarda çalışan tüm profesyonellerin, şiddete uğrayanları daha iyi korumak, yeniden şiddete maruz kalmalarını önlemek ve kadına karşı şiddet eylemlerinde cezasızlığı sona erdirmek için; birbirleriyle eşgüdüm içinde çalışmalarını sağlamak üzere kapsamlı politikalar oluşturun. Meslek ve hizmet içi eğitimlerinin düzenlenmesi, çalışma kılavuzlarının oluşturulması gibi örneklerle bunu hayata geçirin.
Sığınmacılar konusunda özenli davranın: Mülteci statüsü belirlenirken toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir işkence/eziyet olduğunu dikkate alın, geri göndermeme ilkesine saygı gösterin.
Çocukların özel ihtiyaçlarını karşılayın: Tüm koruma ve destek tedbirlerinde ev içi şiddetin mağduru veya tanıkları olarak çocukların özel ihtiyaçlarını dikkate alın.
STK’ları destekleyin: Başta kadın örgütleri olmak üzere STK’ların ve toplumun kadına yönelik şiddetle ve ev içi şiddetle mücadeledeki rolünü tanıyın; yeterli mali kaynak ve insan kaynağı tahsis ederek bu kuruluşlarla etkin işbirliği kurun.
Şiddet verilerini toplayın, araştırmaları destekleyin: Ev içi şiddet ve kadına karşı şiddet ile ilgili bilgileri geliştirin, güncel verileri kamuoyu ile paylaşın.”