Pandemi döneminde kaygı özellikle çocukların eğitim dönemlerinde ciddi olumsuzluklar yaratabiliyor. 17 yıldır psikolog olan Umut Çiçek, “Yaşamadığınız kaygıları neden çocuklarınıza yüklemeye çalışıyorsunuz? Sistem böyle ve herkes bir yarış atı cümlesi bahane olmamalı. Herkes bir yarış atı olsa da çocuklarınız sizin yarış atınız değildir. Gelecek çocuğunuzun kaygıyla beklediği bir süreç olmamalıdır. Gelecek kaygısı, günü yaşamaya engel, mutluğa ket vurucu boyutta olmamalıdır” dedi.
Haber- Harun Bor
Anksiyete (kaygı); kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı karşı vermiş olduğu ruhsal ve bedensel bir tepkidir. Kaygı zaman zaman hayatımızın belirli dönemlerinde kendini gösteren bir sorun olabiliyor. Kaygının günlük hayatı etkileyen bir unsur haline gelmesi sonucu destek alınabilecek ilk yer konunun uzmanları olan psikologlardır. Mersin’de Psikolog Pedagog olan Umut Çiçek, ailelerin, çocukların kaygılarını tetiklemede büyük pay sahibi olduklarını, başarı baskısı yapmalarının olumsuz etkilerini ifade ederek, “Aileler çocuklarının kaygılı olduğunu söylerken göz ardı ettikleri bir şey var; o kaygıyı yaratan kendileri ve bunu görmek istemiyorlar” ifade etti.
“GÜNÜMÜZDE KAYGI İLKOKULDA BAŞLIYOR”
Kaygının günümüzde çocuklarda daha erken dönemlerde başladığına ve bunun eğitimde başarıyı düşürdüğüne dikkat çeken Çiçek, “ Kaygı çocuklarda yaratılır, doğuştan kaygıyla gelmez çocuk. Yaşantısı içinde kaygıyı öğrenir, içselleştirir ve onu yaşamayı öğrenir. Kaygıyı aileler farkında olmadan veya istemeden de olsa oluşturur. Dönüp bakarsanız yirmi yıl öncesinde çocuklarda bir yazılı sınav öncesinde, sonuç kaygısı vardı ama çocukta travma yaratacak düzeyde değildi. Günümüzde kaygı çocuk daha ilkokulda iken başlatılıyor. Eskiden kaygı üniversite sınavında hazırlanırken başlardı. Gerçekte ailelerin kendi benliklerini, çocuk üzerinde gerçekleştirme, tamamlama arzularının oluşturduğu bir kaygı var. Bununla birlikte kendi var edemediklerini, sahip olamadıklarını çocuğuna sahip ettirme çabası, kendi başarısızlıklarını çocuğu üzerinde tatmin etmeye çalışma ve başarıya dönüştürme kaygısı ortaya çıkmıştır” şeklinde konuştu.
“SÖYLEMEKTEN ÇOK, HİSSETTİRMEK GEREKİYOR”
Çocukların üzerinde ciddi bir baskı olduğunu ve bunu ailelerin yarattığına dikkat çeken Çiçek, “Bu konuda uzman yardımı almadıkça aynı hata devam ediyor. Bazı aileler ‘Ben çocuğuma notlarının ve derslerinin önemli olmadığını söylüyorum’ diyor. Ancak durum böyle değil. Bunu söylemek davranışlarında kaygıyı tetiklemeye yol açıyor ve aynı noktaya geliyorsa, çocuğa notların ve derslerin önemli olmadığını söylemekten çok, hissettirmek gerekiyor. Dil başka beden başka şey söylüyorsa tabi ki çocuk kaygıyı yaşıyor. Uzman yardımı alarak çocuğunuzun kaygısının nedenlerini belirlemeli ve yönetme tekniklerini öğrenmeliyiz. Bu konuda güzel örneklerimiz var; lise sınavlarına hazırlanan öğrencimiz var ve maddi imkanları çok iyi ancak anne hırslı bir kadın. ‘Çocuğum iyi bir liseyi kazanmasa da olur’ diyor. Çocuk bu cümlenin gerçekçi olmadığını ve annesinin içten içe beklentileri olduğunu onları karşılaması gerektiğini düşündüğünden sürekli kaygı yaşıyor. Bu cümlenin arkasında yatan şey sonucunda çocuk her defasında annesinde karşı başarısız görünme kaygısı yaşıyor” dedi.
“BAŞARISIZLIĞIN ARKASINDA SADECE KAYGI ARANMAMALI”
Eğintimde başarısız öğrencilerin kaygıyı bir savunma mekanizması olarak kullandığının da altını çizen Çiçek, “Kaygı aslında bir kişinin yapacağı herhangi bir işi, dersi, anlatımı yaparken, sahip olduğu bilgi ve beceriyi kullanamaması durumunda ortaya çıkan endişedir. Sahip olduğunu kullanamamaktan korkmak şeklinde ortaya çıkan duygu durumudur. Öğrencilere baktığımızda kaygı her öğrencide var mıdır? Çoğu öğrenci bizlere kaygılıyım bu yüzden başarılı olamıyorum sorunu ile geliyor. Bir kişinin ders konusundaki kaygısı için önce başarıya sahip olması gerekiyor. Başarısız bir öğrencinin ben kaygıdan dolayı başarısızım demesinin kendi içindeki yanılsamasıdır. Başarısızlığın arkasına sığınmak vardır aslında. Öğrencinin sınav kaygısının olduğunu kabul etmemiz için, test çözümlemelerinde, denemelerde, kaygıdan dolayı bildiği soruları yapamıyor olması gerekir. Sınavdaki bilgi düzeyi 50 net olan bir öğrencinin, ben kaygılanmasaydım 48 nette kalmazdım, 70 net gelirdi demesi gerçeklikte kaygı değildir. O sorulara göre kapasitesinin sadece 2 net altında kalmıştır. Kaygıdan dolayı başarısızlık yaşanmış olsaydı kapasitesinin çok altına inmeliydi. Başarı beklentimiz bilgimizle doğru orantılı olmalıdır. Öğrencinin hedefinde yüksek puan alma kaygısı vardır ancak sahip olduğu başarı düzeyinin altında kalmalıdır ki, kaygı sorununu konuşabilelim. Düşük puanları alıp sorunu kaygıya bağlamak yanlış bir yaklaşımdır. Burada öğrencinin sahip olduğu potansiyel de önemlidir” ifadelerini kullandı.
“BAŞARILI ÖĞRENCİLER DAHİ ONLİNE EĞİTİMDE GÜÇLÜK ÇEKİYOR”
Online eğitim öğrencilerde kaygı düzeyini artırmakla beraber, ailelerin de bu süreçte çocuklarından yüksek başarı beklemesinin doğru olmadığını belirten Çiçek, pandemi döneminde ciddi bir kaygı sorununun hakim olduğuna dikkat çekti. Çiçek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Sorular nereden gelecek nasıl gelecek bilinmiyor. Nerelerden sorumlu oldukları dahi gün gün değişebilirken, hedefi ve başarısı olan bir öğrenci için kaygılanmamak elde değil. Okulda öğrenciler birbirlerinin seviyelerini görüyordu ancak şimdi kiminle yarıştığını bilmiyor. Gerçek anlamda başarılı ve kaygılı öğrencilerden bahsediyoruz. Rakibini bilmiyor ve ortak bir sınav sürecinde de geçmiyor. Dengeli bir düzen ve ortak bir öğrenim süreci yok. Online derslere her öğrenci katılamıyor, imkansızlıklar bir tarafa koyarsak öğrenci psikolojisi, online derse katılmaya el vermiyor. Bana gelen bir danışanım ‘Benim çocuğum oturuyor ben kalkınca da arkamdan içeriye geliyor ben yanında olmayınca durmuyor’diyorlar. Bu öğrencimiz günde 8 saat ders çalışıyor, ancak dersler online olarak yarım saat sürüyor, ailemiz bu öğrencimizden günde sekiz saat derse katılmasını istiyor. Sınıf ortamında bunu yapabilir ama ev ortamında bunu yapmasını beklemek zordur. Daha önce bunu deneyimlemediği için odaklanma tekniklerine de hakim değil sürekli dağılıyor. En başarılı öğrenciler bile online derslere katılmakta güçlük çekiyor. Bunu yapamadığı için başarısızlığı kaygıya dönüşüyor. Çünkü aileler onlardan başarı bekliyor, sistem başarı bekliyor.”
“SADECE SİSTEMİN YÜRÜMESİ İSTENİYOR”
Sınav için kaygının bir gereklilik olduğunu ancak başarıyı olumsuz etkileyecek düzeyde olmaması gerektiğinin altını çizen Psikolog Umut Çiçek, “Bu hafta yeni bir karar alındı yüz yüze sınav yapılacak ama eğitimler online olacak. Öğrenci dinlemediği bir dersin sınavına yüz yüze girecek. Bu dersi dinlediği kabul edilecek bundan da bir puan alacak. Bu aldığı puan da geleceğini şekillendirecek. Öğrenciler tabi ki bu sebeplerden dolayı kaygılanır. Öğrencilerden bir başarı beklemiyorlar sadece sistemin yürümesi için belli uygulamalar yapılıyor. Basit bir sistemle ‘Ben yaptım ettim sen kendi çukurundan çık, ben sınavımı yaparım sen kendin nasıl baş ediyorsan et’ anlayışı var. Öğrenciler için kaygı bir gerekliliktir ancak öğrencilerin başarısızlığını etkileyecek kadar olmamalıdır. Kişiyi motivasyona iten bir etkendir başarı kaygısı. Başarmak için kaygılanır, kaygıyı doğru kullanırsanız çalışırsınız. Kişi kaygılarının etkisiyle motive olabilir. Bu kaygı kişinin odaklanma ve motivasyonunu olumsuz şekilde etkileyecek düzeydeyse başarısızlığın ana tetikleyicisi de olabilir. Başarısızlık yaratıyorsa kaygının kontrol altına alınması lazım” ifadelerini kullandı.
“HERKES BİR YARIŞ ATI OLABİLİR AMA ÇOCUKLARINIZ DEĞİL!”
Covid-19 salgınıyla evde daha fazla zaman geçiren çocukların farklı davranışlar sergilediği, ailelerin sahip olmadıkları davranışları çocuklardan beklemeye çalışmalarının tutarsız olduğunu sözlerine ekleyen Çiçek, “Danışanlarımız bu süreçte çocuklarını buraya konunun uzmanına getiriyorlar ancak gelmeleri gereken kendileridir. Çocuklarda kaygıyı tetikleyen çoğu zaman ailenin kendisidir. Danışanlarımızı buradan ayrılırken kendi doğru ve yanlışlarını görerek ayrılırlar. Pandemi nedeniyle çocuklar eve hapsolmuş durumdalar ve bundan dolayı çocuklar davranış problemleri geliştiriyor, odaklanma sorunu yaşıyor. Uyum sorunu, iletişim çatışmaları başlıyor ve danışanlarımız bu sorunlarla bize geliyor. Neden bunlarla geliyorlar? Gün içinde sokağa çıkma yasağının var olduğu bir günde çalışan anne ve babanın olduğu bir evde zaten çocuğun dışarı çıkma ihtimali yok. Anne baba çalışmıyorsa dışarı çıkabilir, çocuklar gün boyunca içeride kalmaya alışık olmadığı için ciddi anlamda davranış problemleri sergiliyor. Çocuk bu nedenle evi dağıtıyor, televizyon ve internet başından ayrılmıyor. Çocuklarınıza bir alternatif yaratılmadığı zaman çocuk evde bulduklarını sever. Kaçınılmazdır bu ve çocuklar online derslere ev düzeyinde çalışmak zorunda kalmaya alışkın olmadığı için zorlanıyorlar. Çocuklardan da online derslere alışmalarını bekliyoruz, çocuklar da ders dışında oynamayı ister ama biz aileler olarak ders çalışmalarını istiyoruz. Siz anne babalar olarak ders çalışıyor musunuz? Akşam eve geldiğinizde kitap okuyor musunuz? Hayır! Çocuklarınızın dersleri ile ilgileniyor musunuz? Hayır sadece ödevlerini kontrol ediyoruz. Kendi beklentilerini yapıyor aileler, sizler çocuklarınız kadar kaygı yaşadınız mı? Yaşamadığınız kaygıları neden çocuklarınıza yüklemeye çalışıyorsunuz? Sistem böyle ve herkes bir yarış atı. Herkes bir yarış atı ama çocuklarınız yarış atı değil. Eğer gerçek bir analiz istiyorsanız ekonomik kaygıların yarattığı gelecek kaygısı. Bu da doğal olarak hayatın her alanına yansıtıyor” diye konuştu.
AKBAY: “SÜREKLİ PROGRAM DEĞİŞİYOR”
Psikolog Pedagog Umut Çiçek ile kaygı konusunda görüşmeye gelen lise öğrencisi Mehmet Can Akbay, pandemi nedeniyle değişikliğe uğrayan sınav konuları ve müfredatın kendisini daha fazla kaygıya ittiğini söylerek, “Her öğrenci gibi saat 9 veya 11’e kadar sınava hazırlanmadım son saatlere bıraktım. Bundan dolayı zaman kaybı nedeniyle acaba sınav konularını yetiştirebilecek miyim bunun kaygıları var. Sınav anında özellikle deneme sınavlarında yaşadığım heyecandan kaynaklı bir kaygı var. Bunları atlatabilmek çok zor ancak deneme sınavlarında aldığım sonuçlar sonrası yoğun bir ders çalışma isteği oluyor. Bundan dolayı kaygı yaşıyorum. Umut hocama geldim bu kaygıları atlatmak istiyorum. Şu anki gidişat beni düşündürüyor. Bir gün konular kalkacak deniyor ardından konular ekleniyor ve programlar değişiyor. Öğretmenlerimiz müfredata dayalı değişiklikler olduğunu ifade ediyor ve sınavın son gününe kadar nelerden sorumlu olduğumuzu bilemiyoruz. Sınav tarihleri netleşti ancak geçtiğimiz sene sürekli değişti ve bu sene de aynı şey olur mu diye düşünüyorum bu da kaygılanmama sebep oluyor” şeklinde konuştu.
|