Hocam Kitabevi’nin sahibi Şeref Ertaş pandemi döneminde kırtasiye ve kitap sektörünün yaşadığı sıkıntılarla ilgili gazetemize konuştu. 25 yıldır bu mesleği yapan Ertaş, pandemi dönemine kadar sektörde herhangi bir sıkıntı yaşamadığını dile getirdi. Pandeminin her sektörü etkilediği gibi kitapevlerini ve kırtasiyeleri de olumsuz etkilediğine değinen Ertaş, bu dönemde güçlü olan yayınevlerinin ayakta kaldığını, küçük olan firmaların ise kapanmaya gittiğini belirtti.
Haber- Behzat Özgür Beyazlar
25 yıldır Hocam Kitabevi’ni işleten Şeref Ertaş, kitabevinde yelpazenin geniş olmasının önemli olduğunu vurguladı. Ertaş, “KPSS, öğretmenlik, lan bilgilisi, lise, ortaokul, ilköğretim grubu bütün kitapları artı kırtasiye araç ve gereçleri mevcut burada. Yelpazemiz geniş çünkü güncelliği takip edebiliyoruz. Buraya gelen müşteriyi geri çevirmiyoruz, mutlaka bulundurmaya çalışıyoruz. Bunda da başarılı olduk. Çünkü bu civarda kitapçılar kapattığı için bir tek ben kaldım. Kapatmalarının asıl nedeni krizin etkileri oldu. İşin garip yönü, bayilik çalışıyorlar. Ufak tefek kitapçılar bu sektörde yok oldular. Bayilikler büyürken küçük olan kitapçıların yok olmasına neden oldu. Tekelleşme oldu. Güçlü olan ayakta kaldı, güçlü olmayan yok oldu gitti” ifadelerini kullandı. Ertaş, bayilik ile ilgili de bilgi verdi. Bayilik sisteminde ürünlerin yayınevleri tarafından yaz sezonunda peşin olarak verildiğini söyleyen Ertaş, “Çek, senet, nakit gibi şekilde peşin alır. O parayla yayınevleri kendilerini devam ettirebilmek için bizim paralarımızla iş yapıyorlar. Bu şekil senet veren firmalar iş olmayınca bunu nasıl ödeyecek? Yayınevleri hele de bayilik yapan yayınevleri otomatik olarak batmasına neden oldu. Yayınevleri kırtasiye ve kitapçıların evrakları ile iş yapıyorlar. Onların; kazanıp kazanmadığımız, iş yapıp yapmadığımız umurlarında değil. Çoğu evrakını alıp matbaacısına verir, kağıtçısına verir. Yani senin evrakını çalıştırır. Ceplerinden sıcak para çıkarmazlar. O yüzden senin evrakınla iş yapmaya devam ederler. Eğer iş yapamazsan ve evrakını geri istersen bunu kabul etmezler. Bu şekilde yok olma sürecine giriyorlar. Bundan sonra iş yerine icra da gelebilir. Ya da iş yerini kapatmak zorunda kalır. Devletten bu konuda destek yok” dedi.
“YA VARSIN YA YOKSUNDUR ARADA KALINMAZ”
Pandemi döneminde kırtasiye sektörünün fazla bir destek almadığını da söyleyen Ertaş, “Verilen banka kredileri vs. suni bir yardım oldu. Ayakta tutmak için verildi ama o parayı geri verecek olan yine sizsiniz. Al sana maaş git evinde otur gibi bir şey yok. Öğrencileri düşünün şimdi. 1’den 4’e kadar dışarı çıkabiliyorlar. Cumartesi, Pazar zaten sokağa çıkma yasağı var. Ayda 22 gün çalışacaksın ve bunu sadece 1 ile 4 arası çalışacaksın demek oluyor. Ne kadar ayakta kalabilirsiniz bu durumda? Okulların açılıp kapanması tamamen bir formalite oldu. Kırtasiyelerin ayakta kalabilmesi için bir şey yapılmadı. Kırtasiye ve kitap sektörüne bu şekilde bir hareketlilik sağlanacağı düşünüldü ama olmadı. Ya varsın ya yoksundur arada kalınmaz. Okulları açıp kapatmak doğru değildi” ifadelerini kullandı. Hiçbir borcu olmayan, ödeme sıkıntısı çekmeyen kırtasiyelerin bile yaz ayında okulların kapalı olmasından kaynaklı yine iş yapamayacağına değinen Ertaş, okullar açılsa dahi kırtasiye sektörünün sıkıntı yaşamaya devam edeceğine değindi.
“ONLAR ÜZÜLÜYOR BİZ DE ÜZÜLÜYORUZ”
Ertaş roman ve kültür kitaplarının da pahalı olmasının vatandaşı çok etkilediğini dile getirdi. Ertaş, “Roman, kültür kitapları sektörü aldı başını gitti. Bir kitabın değeri 40, 50 TL oldu. Ama okuyucu kesim de uzaklaştı artık. İnsanların ekonomisi de daraldı. Okuyucu da gelip alamıyor. Ayda 50 TL vererek kaç kitap alabilir? Alım gücü kalmadı artık insanların. Şu an herkes sıfırı tüketti. İnsanlar eve götüreceği ekmeğin derdine düştü. Kitaplarımızda yüzde 35 indirim yapıyoruz artık. Kendimden feragat ediyorum artık ki insanların alım güçleri olsun. Ben de biraz yardımcı olmaya çalışıyorum. 5-10 TL’ye kitap veriyorum. Ekonomilere biraz yansısın, param yok kitap alamadım demesinler diye bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Ama bu halde bile daha da indirim isteyenler oluyor. Eğitim işi bu, vicdan işi. O kadar üzülüyorsun ki bu duruma. Bazen gelip almak istiyorlar ya da almak zorunda kalıyorlar. Kasada sırtlarını dönüp ellerindeki bozuk paraları saymaya başlıyorlar. Buna üzülüyorsun işte, insanın ağlayası geliyor. Burada canlı canlı yaşıyoruz bunları. Yüreklerimiz dayanmıyor bu durumlara artık. Onlar üzülüyor biz de üzülüyoruz. Bunu da düzeltmek artık çok kolay değil. Pandeminin etkilerini en az 10 yıl daha çekeriz. Çünkü kendimizi geliştiremiyoruz. Osmanlı’dan beri böyle bu. Bilim adamlarını toplayacağımız yerde toprak büyütmeye gitmişiz. Toprakların elden gideceği belliymiş zaten. Onu yapacaklarına işgal ettikleri yerlerin bilim adamlarını ülkelerine getirselermiş daha teknolojik yatırım yapsalarmış çok farklı olurduk. Şu anda düşünüyorum; Orta Doğu’daki sefaletten hiçbir farkımız yok. Bir tarafımız Anadolu, bir tarafımız Avrupa. Arada köprü görevi görüyoruz. Ama bu güzelim ülkenin kıymetini bilemedik. Yer altı yer üstü kaynaklarımız da çok zengin. Fabrikalarımız vardı hiçbir şeyimiz kalmadı artık” şeklinde konuştu.
“MÜŞTERİ HER ŞEYİ TEK BİR YERDE BULABİLİYOR”
Pandemi döneminde nasıl ayakta kaldığına değinen Ertaş, “Bayilik yapmadığım için ayakta kaldım. Evrak vermedim hiç. Evrak vermediğim için kendi yağımla kavrulabiliyorum. 10 kitap alacağıma 3 kitap alıyorum. Tükendikçe devamını istiyorum. Bu çeşitliliğim fazla olmasını sağlıyor. Bir kitaptan 5’er tane bulunduruyorum ama çeşitliliği artırıyorum. Şu an bir ay satış yapmadan durabilecek gücüm var. Müşterimin istediği kitabı elimde olmasa bile hemen bulabiliyorum. Bu da benim ayakta durmamı sağlıyor. Müşteri beni biliyor, ucuz olduğumu biliyor, geldiği zaman bütün kitapları bir arada bulması önemli. Burada onu sağlayabiliyorlar. Müşteri tek tek aramak istemiyor. Hepsini burada bulabiliyor. Benim bu dönem içinde borcum olmadığı için ayakta kalabildim. Aldığım ürünün yerine yenisini koyabildim. Bu şekilde devam edebiliyorum” dedi.
“OKULLARIN YARISINI AÇIP YARISINI KAPATMAK DOĞRU DEĞİL”
Pandemi sebebiyle öğrencilerin artık evden okula devam ettiklerini dile getiren Ertaş, yayınevlerinin de bu durumu fırsata çevirdiğini söyledi. Yayınevlerinin barkod sistemi ile kitaplar çıkardığını söyleyen Ertaş, “Bazı yayınevleri bu işi çok iyi bilen yayınevleri var. Videolu kitaplar çıkardılar. Yani her soruyu açtığın zaman üzerinde barkod sistemi var. O sorunun cevabını canlı olarak ekranda soruları çözüyor. Dershane gibi bir uygulama oldu. Bu yayınevlerinin sivrilip çıkmasını sağladı. Bunu ilk yapanlar kendilerini kurtardı. Okulların açılacağını pek düşünmüyorum. Biraz sektör hareketlenmesi için açılacaktır okullar ama pandemi nedeniyle yeniden kapatmak zorunda kalacaklar. Köy okulların açılıp diğerlerinin açılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Yarısını kapatıp yarısını açmak doğru değil. Kapatırsın dersin ki EBA testlerimiz var, canlı yayınlarımız var buradan izleyin. Sene sonunda da test yaparsın. Yalnız seneye eğitim açılacaksa bir önceki senenin de hızlandırılmış eğitimi verilmesi gerekir. Öyle olması gerekir. Aradaki boşluğu kapatmak lazım” şeklinde konuştu.