Yaz mevsimi Mersin’de adeta başka bir boyuta taşınır. Hava sıcaklıkları 35 derecenin üzerine çıkar, nem oranı yüzde 80’leri bulur. İlk bakışta bu zorlu iklim, yaşamı zorlaştırıyor gibi görünse de, aslında Mersin’in yazı, kendine has bir ritim ve renk taşır.

Güneşle başlayan bu mevsim, doğaya kaçışların da habercisidir. Toros Dağları’nın eteklerine serpiştirilmiş yaylalar, yazın bunaltıcı havasından kaçmak isteyenlerin ilk durağıdır. Gözne, Soğucak ve Fındıkpınarı gibi bölgeler, hem serin havası hem de yemyeşil doğasıyla adeta nefes aldırır. Yayla evleri dolar, pazarlar canlanır, yazlık kahvehanelerde sohbetler uzar.

Şehir merkezindeyse sahil şeridi yazla birlikte adeta ikinci bir hayata bürünür. Marina’dan Adnan Menderes Bulvarı’na kadar uzanan yürüyüş yolları, gün batımında cıvıl cıvıldır. Akşamları sıcak yerini hafif bir melteme bırakırken, gençler bisikletleriyle, aileler çocuk arabalarıyla sahile iner. Kafeler, dondurmacılar, sahil çay bahçeleri yazın vazgeçilmez sosyal alanlarıdır.

Yaz demek Mersin’de sadece deniz ve güneş demek değildir. Kültürel etkinliklerin de yoğunlaştığı bir dönemdir. Özellikle her yıl düzenlenen Mersin Uluslararası Müzik Festivali, kente sanatsal bir soluk getirir. Bunun yanı sıra Tarsus’tan Silifke’ye, Anamur’dan Mut’a kadar uzanan birçok ilçede yerel festivaller, konserler ve halk oyunları gösterileri yapılır. Bu etkinlikler, hem yerel kültürün korunmasına hem de kent turizminin canlanmasına katkı sağlar.

Elbette bu güzelliklerin tadını çıkarırken dikkatli olmak gerekir. Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalıkları olanlar için yaz sıcağı ciddi bir risk oluşturabilir. Gündüz saatlerinde açık havada bulunmak yerine, sabah erken ya da akşam serinliğinde dışarı çıkmak en doğrusudur.

Sonuç olarak, Mersin’de yaz mevsimi zordur; ama aynı zamanda yaşam doludur. Sıcakta ter dökerken doğaya kaçabilir, akşam serinliğinde sanata doyabilir, bir yandan da kentin dinamizmini iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Çünkü bu şehir, sıcağın içinden hayat çıkarmayı bilen bir yerdir.